CAMİ ve İRŞAT


CAMİ ve İRŞAT

                                                                                                                               Figen ALTINDİŞ Din Hizmetleri Uzmanı

 

Sevgili dostlar,

Sizlerin de malumudur 1-7 Ekim ‘’Camiler ve Din Görevlileri’’ haftası. Diyanet İşleri Başkanlığı bu yıl, tarihlerinin birbirine yakın olması nedeniyle Camiler ve Din Görevlileri Haftası ile Mevlid-i Nebi Haftası’nın birlikte kutlanmasına karar verdi. Haftanın teması ‘’Peygamberimiz, Cami ve İrşad’’ olarak belirlendi. Ben de bu vesile ile sizlere bu konuda kısacık birkaç kelam etmek istedim.

Her toplum için ibadethaneler o toplumun dininin maddi göstergeleridir. Bizim için de camilerimiz, Müslümanlığımızın ve bağımsızlığımızın simgesi, âleme ilanı. Ecdadımızın kurduğu şehirlere baktığımızda şehrin, dolayısıyla hayatın merkezine caminin koyulduğunu, içtimai hayatın tamamının camiye göre şekillendiğini görüyoruz. Bu şehirlerde eğitimhaneler, hanlar, hamamlar, aşevleri hatta mezarlıklar bile hep caminin yanına konumlandırılmış. Cami adeta toplumun kalbi olmuş. Yalnızca ibadet edilen yer değil, sosyal iş ve ilişkilerin paylaşıldığı, toplumsal ahlak ve bilincin oluştuğu mekânlar olmuş. Sevgili peygamberimiz camilerimizi cennet bahçesi olarak tarif ediyor. “Şehirlerde Allah'ın en çok sevdiği yerler mescitlerdir."(Müslim/Mesâcid/28) “Bir kimsenin mescide alâkasını görürseniz, onun Mü'min olduğuna şehâdet edin. (Tirmizî) buyuruyor. Müslümanın toplanma yeri camiler, şehirlerin içinde dimdik yükselen minareleri, her daim herkesi kucaklayan misafirperver avluları, sımsıcak çehresi, huzur veren manevi ortamı ile her daim misafirlerini bekliyor. Yalnızca varlığı bile bizi irşad ediyor. Bize Allah’ı hatırlatıyor. Allah’ın davetine çağırıyor.  

Doğru yola çağırmak anlamına gelen ‘’irşad’’, ‘’rüşd’’ kökünden türemiş bir kelime. Kur’an-ı Kerim’de kullanımında, hidayet, doğruluk, isabet, hayır, fayda, reşid olma gibi kelimeler ile yakın anlam ilişkisi var. Her peygamber aynı zamanda o toplumun irşad görevlisi. Her peygamber gönderildiği toplumu hayra, doğruya, hidayete, insanın yaratılıştaki öz fıtratına, hikmet ile çağırır. Çünkü insan yine fıtratı gereği bunlardan uzaklaşmaya yatkındır. Peygamberler bu görevlerini yılmadan, bıkmadan, içten samimi bir şekilde, güzel ve tatlı bir lisan ve üslup ile yaparlar. Rabbimiz bu kutsal peygamber görevini yalnızca peygamberler ile sınırlandırmamış. Hepimizin boynuna yüklemiş.  ‘’İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa eren onlardır.’’ (Al-i İmran/104) “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle nefret etsin ki bu imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim/Îmân/78) Sevgili Peygamberimiz bir hadisinde toplumu oluşturan insanları aynı gemiye binmiş yolculara benzetiyor. Geminin alt katında bulunanlar su ihtiyaçlarını gidermek için gemiyi delmeye kalkışır, üst katta olanlar da bunu engellemek için hiçbir şey yapmazlarsa sonunda hepsi birlikte boğulurlar. Toplumlarda da fesat çıkaran, kötülük yapan, zulmeden kişi ya da kişiler her zaman vardır. Bu kişilere hiç kimse yaptığı kötülüğü hatırlatıp bundan vazgeçirmeye çalışmazsa, o kötülük toplumdaki herkese bulaşıcı hastalıklar gibi yayılır ve zararı herkese dokunur.  İşte ‘’irşad’’ peygamber üslubu ile kötülerin ve kötülüklerin önüne geçme mücadelesidir.

Rabbim hepimizi insanları hayra çağıranlardan, elinden insanların hayır gördüğü kullardan eylesin.

 

 

Etiketler:


Bir Yorum Yaz




Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.